Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam

RAMAZAN HOCA CİNAYETİ

ASAYİŞ 08.02.2024 - 14:05, Güncelleme: 08.02.2024 - 14:05
 

RAMAZAN HOCA CİNAYETİ

RAMAZAN HOCA CİNAYETİ
İnternette ara sıra denk geliyordum. Dini bilgisiyle insanları etkileyebiliyordu. Diyarbakırlıydı. Ulu camide etrafında toplanan vatandaşların dini sorularını cevaplıyor ve bilgisi dahilinde insanlara vaazlar veriyordu. Söylemleri selefiliğe yakındı.  Bu durumdan belki kendinin de haberi yoktu. Tarikatları ağır eleştiriyor, onları bidatcılıkla, hurafecilikle ve rantçılıkla suçluyordu. Bazı görüşlerinde haklı değildi ve yanlış biliyordu; Atatürk’ü Ataput olarak eleştirmesi, vatan haini şeyh Sait’i kahraman olarak adlandırması gibi. Tarikatların ve cemaatlerin hedefindeydi. Fakirdi. Kimseden para almıyor, geçimini tespih satarak ve İş- Kur aracılığıyla 6 aylık çalışma süresiyle, devletin bazı kurumlarında temizlikçilik yaparak geçiniyordu. Belki de konuşmalarındaki inandırıcılığın baş sebeplerinden biri, dini bilgilerini para karşılığı satmayışından kaynaklanıyordu. İsteseydi etrafında binlerce mürit toplayıp, bir tarikatın lideri olup zenginlik içinde yaşayabilirdi. Bir hırka, bir lokma ona yetiyordu. Bazı din adamlarının bizlere bir hırka ve bir lokmaya şükretmemizi tavsiye edip kendilerinin şatafat içinde yaşamaları, Ramazan hoca gibilerin dikkatimizi çekmesini sağlıyordu. Bazılarına göre bir veli, bazılarına göre bir deli ve bazılarına göre de her mahallede bulunan kendi halinde bir filozoftu. Sıklıkla akıl sağlığı yerinde olmadığı iddiasıyla, akıl hastanesi olarak bildiğimiz psikiyatri kliniğine yatırılıyordu. Diyarbakır Ulucamii’ndeki yaptığı bu konuşmalardan dolayı, çok insanın sevgisini kazanmış ama bazı insanların da nefretini kazanmıştı. Tehditler artmaya başladığında bir tanıdığı vasıtasıyla ve yardımıyla İstanbul’a göç etmiş ve Fatih Cerrahpaşa semtinde arkadaşının yardımıyla bir çay ocağı açmış, 7 aydır esnafa çay ve tespih satarak geçimini sağlıyordu. Tehditler İstanbul’da da yakasını bırakmamıştı. Arkadaşlarına tehditler aldığını anlatıyordu. Çok bilinen bir tarikadın sözde hocalarından biri, Diyarbakır’lı Ramazan Pişkin’i ağır eleştirerek, hedef gösteren konuşmalar yapıyordu. Ramazan Pişkin, iş yerinde namaz kılarken bir suç makinesi tarafından, seccadesi üzerinde defalarca bıçaklanarak öldürüldü. Ölümünün ardından sanal alemde öldürülmesini savunanlar ve eleştirenler birbirlerini tehdit etmeye başladılar. Müslüman olduğunu iddia eden birileri İslamiyet için başka bir müslüman’ın öldürülmesini savunmaya başladılar. Bu yapılar son yıllarda ülkemizde çoğalıp güçleniyor, Devletimizi ve Cumhuriyetimizi tehdit eden en büyük yapılara dönüşmesi, bizlere büyük sorumluluklar yüklemektedir.
RAMAZAN HOCA CİNAYETİ

İnternette ara sıra denk geliyordum.

Dini bilgisiyle insanları etkileyebiliyordu. Diyarbakırlıydı. Ulu camide etrafında toplanan vatandaşların dini sorularını cevaplıyor ve bilgisi dahilinde insanlara vaazlar veriyordu.

Söylemleri selefiliğe yakındı.  Bu durumdan belki kendinin de haberi yoktu.

Tarikatları ağır eleştiriyor, onları bidatcılıkla, hurafecilikle ve rantçılıkla suçluyordu.

Bazı görüşlerinde haklı değildi ve yanlış biliyordu; Atatürk’ü Ataput olarak eleştirmesi, vatan haini şeyh Sait’i kahraman olarak adlandırması gibi.

Tarikatların ve cemaatlerin hedefindeydi.

Fakirdi.

Kimseden para almıyor, geçimini tespih satarak ve İş- Kur aracılığıyla 6 aylık çalışma süresiyle, devletin bazı kurumlarında temizlikçilik yaparak geçiniyordu.

Belki de konuşmalarındaki inandırıcılığın baş sebeplerinden biri, dini bilgilerini para karşılığı satmayışından kaynaklanıyordu.

İsteseydi etrafında binlerce mürit toplayıp, bir tarikatın lideri olup zenginlik içinde yaşayabilirdi.

Bir hırka, bir lokma ona yetiyordu.

Bazı din adamlarının bizlere bir hırka ve bir lokmaya şükretmemizi tavsiye edip kendilerinin şatafat içinde yaşamaları, Ramazan hoca gibilerin dikkatimizi çekmesini sağlıyordu.

Bazılarına göre bir veli, bazılarına göre bir deli ve bazılarına göre de her mahallede bulunan kendi halinde bir filozoftu.

Sıklıkla akıl sağlığı yerinde olmadığı iddiasıyla, akıl hastanesi olarak bildiğimiz psikiyatri kliniğine yatırılıyordu.

Diyarbakır Ulucamii’ndeki yaptığı bu konuşmalardan dolayı, çok insanın sevgisini kazanmış ama bazı insanların da nefretini kazanmıştı.

Tehditler artmaya başladığında bir tanıdığı vasıtasıyla ve yardımıyla İstanbul’a göç etmiş ve Fatih Cerrahpaşa semtinde arkadaşının yardımıyla bir çay ocağı açmış, 7 aydır esnafa çay ve tespih satarak geçimini sağlıyordu.

Tehditler İstanbul’da da yakasını bırakmamıştı. Arkadaşlarına tehditler aldığını anlatıyordu.

Çok bilinen bir tarikadın sözde hocalarından biri, Diyarbakır’lı Ramazan Pişkin’i ağır eleştirerek, hedef gösteren konuşmalar yapıyordu.

Ramazan Pişkin, iş yerinde namaz kılarken bir suç makinesi tarafından, seccadesi üzerinde defalarca bıçaklanarak öldürüldü.

Ölümünün ardından sanal alemde öldürülmesini savunanlar ve eleştirenler birbirlerini tehdit etmeye başladılar.

Müslüman olduğunu iddia eden birileri İslamiyet için başka bir müslüman’ın öldürülmesini savunmaya başladılar.

Bu yapılar son yıllarda ülkemizde çoğalıp güçleniyor, Devletimizi ve Cumhuriyetimizi tehdit eden en büyük yapılara dönüşmesi, bizlere büyük sorumluluklar yüklemektedir.

İstanbul HABERİ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve balikesirkulisgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.