ZOR MESLEK GAZETECİLİK
ZOR MESLEK GAZETECİLİK
Gazetecilik mesleğini anlat deseler, saatlerce konuşmak ve sayfalar dolusu yazıyı kaleme alıp acaba eksiğim nerede diye işi daha iyi bilene sormak gerektirecek bir meslek diye anlatırım. Konuştukça açılacağın, anlattıkça derdinin artacağı, cesaret bulup yazdıkça düşmanının artacağı, ama mesleğinin gereğini yerine getireceğin bir meslek diye kısa bir tarif yapmak gerekir. Ben gazeteciliği kitabi tarife göre yapmak istemedim. Zaten yazmış olduğum cümlelerin altında kitabi tarifin kendisi var.
Ama şunu söylemekte fayda var. Ne yaparsan yap kimseye yaranamadığın bir meslek. Bizler bazen hatır için, bazen de vicdani nedenler ile bir çok şeyi yazamayız ve hep içimize atarız. Kimisi bunu farklı değerlendirip kendisine bir kapı yapabilir, kimisi de bilgim ve vicdanım bende kalsın kendimle savaşmaya razıyım der ve içine atar.
Zor meslektir gazetecilik. Gerçek gazeteci hiçbir zaman mesleğini küçümsemez ve küçümsenmesine izin vermez. Gerekirse bunun için kavgasını verir. Mahkemelik olsa dahi.
Zor meslektir gazetecilik. Bir meslek düşünün…
*Çok şey görsün ve bilsin ama bildiğini sussun,
*Kimin kime ne şekilde yanlış veya hata yaptırdığını yaptığını bilsin ve yanlışları bildiği halde konuşamasın,
*Olayların içinde olup araştırma yapsa bilse bile anlatamasın,
*Gece uykusuz kalmasına neden olan şeyleri eline kalem aldığında yazamasın,
*Bildiklerini bir dostuna veya eşine konuşarak anlatmak istesin ama konuşmak istediği halde kelimeler düğümlensin,
*Sırf mesleğinden dolayı can dostu olmasın veya dostu sandığı kişiler kendisinden kaçsın,
*Başıma iş gelir, fişlenirim korkusu ile seninle aynı kareye girmekten insanlar korksun,
*İnsani ihtiyacınızı gidermek için veya sevdiklerinizle yemek istediğinizde bir mekana gidip yemek yerken dahi aaa o gelmiş diyerek korkulsun,
*Sizinle konuşmak ve görüşmek istesinler ama gelmek isteyen kişi aman abi kimse duymasın diye uyarılsın,
*Kendi sorunlarına çözüm bulmak adına meslek temsilcileri bir araya gelemesin,
*Dostun dahi olsa, istediğini yapınca kral, yapmayınca hain ilan edilsin,
*Normal insanlar gibi keyif yapmak için dostları ile birlikte kafeye, restorana gidemesin, abi uzak bir yere gidelim denilsin,
*Kaleme aldığı şeyden veya yaptığı haberlerden dolayı sürekli zan altında kalsın…
Hele de küçük bir şehirde yaşıyorsan işler daha da çetrefilli bir hal alıyor. Çünkü küçük şehirlerde herkes herkesin bir şekilde tanıdığı veya eşi dostu olabiliyor. Örneğin; araç park etmenin yasak olduğu bir yere onlarca insan motosiklet park eder. Eeee mesleğin gereği bunu haber yaparsın. Yapman da lazım çünkü kimsenin halkın yaşam alanını işgal etmeye hakkı yok. Aynı zamanda bir kamu görevi yapan gazeteci bunu yazmayacak da neyi yazacak. Efendim hemen eş dost devreye girer “abi bunu yazmışsın ama bu motosikletleri park edenler benim babamın dayısının oğlunun torununun yeğeninin kuzeniyle aynı köprüden geçerken birbirine değmişler. Yakın akrabamız yani” der. Araya hatır gönül koymaya çalışır. Kardeşim senin babanın dayısının şeysinden bana ne ben işimi yapmak zorundayım desen bir türlü demesen bir türlü.
İşin bir de siyasi boyutu var. Çok muhterem siyasilerimiz genelde destek olmazlar ama destek olanlar önce üç kuruş ilan verip “BİZ YEREL BASINI ÖNEMSİYORUZ VE DESTEK OLUYORUZ” diye naralar atarken, aba altından sopayı da gösterir hemen. Verdiği üç kuruşluk ilanla gazetenin yayın politikasını satın almak isterler.
Zor meslektir gazetecilik dedik ya, gerçekten zor meslek. Ben kısaca zor kısımlarının bir kısmını anlatmaya çalıştım. Eklenecek ve anlatıp mizaha dökecek daha çooook madde var.
Ama şu da unutulmamalı. Gazeteci de bir insan. Sabır sınırları fazla zorlandığı zaman ne yapacağı çok belli olmayan kişi oluveriyorlar. Bu da doğanın bir kanunu. Yapacak bir şey yok…
Mustafa GÖKÇE
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.